Farklı anlamlarda kullanılan paradigma kelimesi genel kanıya göre olaylara, olgulara ve durumlara karşı bireylerin bakış açısını, dünya görüşünü, fikir ve düşüncelerini ifade eder.
Bugünkü yazımda bireylerin ve toplumun ne gibi paradigmaları var? Bu paradigmaların nedenlerini ve hayata yansımalarını ve bunlara çözüm önerilerini ele alacağız.
İnsanoğlu boş bir levha olarak dünyaya gelir. Bu levha aile, çevre ve okul tarafından şekillenir. Yaşam boyu hayata bakışı yani paradigmaları belirginleşir.
Ailemizin sosyo-ekonomik yapısı, kültürel değerleri, gelenek – görenekleri, okullarımızın eğitim felsefesi, öğretmenlerimizin vizyonu, eğitim müfredatı, sınavlar, askerlik, arkadaş grubları, yazılı görsel medya, paradigmalarımızın oluşmasına etki eden temel parametrelerdir.
Ebeveynlerin çocuklarıyla özellikle çocukluk döneminde kurduğu olumlu iletişim becerileri , iletişimde kullandığı yapıcı - pozitif sevgi dili, ailenin huzur ortamı, çocuğa verilen sorumluluk bilinci, eşlerin uyumu, evdeki huzur iklimi, ailede ve yakın çevrede kullanılan kelimelerin niceliği ve niteliği; bireyin ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemini olumlu yada olumsuz yönde etkiler.
Ailelerin çocuklarına karşı- çocukluk döneminde- katı tutumlu tavırları, hakaret içeren ego dili, yaptırıma dayalı tavırları, dayatmacı uygulamaları onları maalesef ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde agresif, pasif, tahammülsüz insanlara ve bu tip insanların oluşturduğu topluma dönüştürmektedir.
Örneğin; okullarda arkadaşlarını tehdit eden öğrenciler, iş dünyasında personelini işten kovmayla tehdit eden patron, yaşadığı köyde -kentte - mahallede elinde tespihle gezen, omuzu çıkık, emir cümleleriyle konuşan tipler; genellikle çocukluk döneminde tehdit edilmiş, dayak -argo - ceza ile büyütülmüş, duyguları bastırılmış, sevgi yoksunu çocuklardır.
İletişim becerisi zayıf, dinleme kültürü oluşmamış, kendini ifade etmede yetersiz olan kişiler; çocukluk dönemlerinde ailelerinin doğru iletişim kurmadığı çocuklardır.
Ailede çocuğa söz hakkının tanınmaması, anne- baba ve babaanne,anneanne ve dedelerin konuşma halkasında demokratik ve geliştirici uygulamalardan uzak, duygu ve düşüncelerini ifade etmek için yeterince söz hakkı verilmeden yetişen çocuklar; ergenlik ve yetişkinlik döneminde kendisini ifade edemeyen, edilgen -pasif, konuşma esnasında karşı tarafı dinlemeyen kişilikler, yaşlılık döneminde ise kendi başına buyruk, sabit fikirleri olan, farklı fikirlere saygı göstermeyen, huysuz bir ihtiyar olarak karşımıza çıkar.
Çocukluk döneminde çocukla sohbet edilmezse, çocuk duygusal yalnızlığı itilirse, sorduğu sorulara makul cevaplar verilmezse çocuk; merak duygusunun yönlendirilmesine, konuşma ve dinlenilme ve anlaşılma isteğine; tv’den, internetten çözüm bulmaya çalışır. Böyle ortamda büyüyen bir çocuk, ergenlik ve yetişkinlik döneminde kimseyle iletişim kurma ihtiyacı hissetmez. Sosyal ortamlarda yer almaz. İnternet ve oyun bağımlısı olarak karşınıza çıkar. Sanal alem ve oyun bağımlılığı olan çocukların beyni gelişemez. Üretemeyen, sorgulamayan , eleştirel düşünmeyen, gözlem becerisi oluşmayan bir ergen ve yetişkin olarak karşımıza çıkar. Yaşlılık döneminde verimsiz bir hayata, faydasız bir ömür ve beyhude bir yaşama pişmanlık duymak kim ister ki ?
Bürokrasinin ve maddi gücün karşısında ezik olarak büyütülen çocuklar, ergenlik ve yetişkinlik döneminde o maddi ve bürokratik güce ulaşmak için her yol mubahtır anlayışıyla hareket edecek, hak-hukuk, helal -haram konularını önemsemeden bürokraside ilerlemenin ve zengin olmanın yollarını arayacaktır.
Amacına ulaştıktan sonra da kimseyi önemsemeyen, her şeyi değersiz gören ve toplumun değerlerine duyarsız sadece kendi çıkarlarını düşünen biri olacaktır, maazallah.
Değerli okurlarım, uzun uzun yazmaktansa kısa ve öz yazmak niyetindeyim. Olumsuz paradigmaların birkaçını nedenleriyle ortaya koymaya çalıştım. Peki, olumlu paradigmalar nasıl oluşturabiliriz? Çözüm önerileri nelerdir? Bunlar üzerinde duralım.
Öncelikle çocukluk dönemi 0-6 yaş çok önemli . Ailelerin kulaktan dolma bilgilere, bilimsel doğrulara ve gerçekliğe uymayan gelenek ve göreneklere göre değil nasıl kaliteli çocuk yetiştirilmesi gerektiği ile ilgili bilgilendirmeleri elde etmesi ve bu bilgilerle çocuk yetiştirmesi gerekir. Aslında en önceliklisi birbirlerine sosyal, ekonomik, psikolojik ve duygusal anlamda uygun kişilerin evlilik yapmaları gerekir.
Nihayi manada , iyi bir çocuk, başarılı bir birey, kaliteli bir toplum yetiştirmek için evlilik kriterleri, hamilelik aşaması, doğuma kadar olan süreçte iyi bir aile danışmanına, iyi bir doktora ve sonrasında çocukluk döneminde, kendini geliştiren iyi bir ebeveyne, büyüme döneminde ise iyi bir uzman psikoloğa ihtyaç olacaktır. Ailer, çocuk yetiştirme üzerine yazılmış birçok kitap okuyarak sağlıklı huzurlu , bilinçli , çocuklar yetiştirebilirler. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Unutmayalım ki sağlıklı toplumun temeli sağlıklı çocuklarla atılır.