ARAKLI'DA TARİHE SAYGI YOLU
Trabzon Araklı'nın güneyinde yer alan Madur ve Polut dağları bölgesi, Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz 1916 tarihlerinde Mareşal Fevzi Çakmak komutasındaki Osmanlı kuvvetleriyle işgalci Ruslar arasında yoğun çarpışmalara sahne olmuştur. Yöredeki askeri ve sivil kuvvetlerin olağanüstü gayretleri sonucu Ruslara dar edilen Araklı Madur-Polut dağları ve etekleri, harp turizmi doğrultusunda tarihi sit alanı kapsamına alınarak "Tarihe Saygı Alanı"na dönüştürülmeli ve buraya yönelik ulaşım ise "Tarihe Saygı Yolu" adı verilecek bir güzergahtan sağlanmalıdır. Bu güzergah, hususen Haziran-Temmuz 1916 ayları içerisinde Fevzi Çakmak komutasındaki kuvvetlerle işgalci Ruslar arasında yoğun çarpışmalara sahne olan Araklı Karadere Vadisinden başlayarak; "Araklı-Karadere Vadisi-Yeşilyurt (Horyan) Şehidlik-Kayacık (Kizirnos) Galer Tepesi-Ağaçbaşı Yaylası-Yılantaş Yaylası" istikametlerinden Madur ve Polut zirvelerindeki harp alanlarına yönelik yapılmalı, bu amaçla önce Yeşilyurt'taki Şehidlikte başlayacak anma programından veya ziyaretten sonra Kizirnos Galer'e geçilmeli, Galer'deki stratejik konumu ifade eden manzaradan sonra yoğun çarpışmaların olduğu Ağaçbaşı Yaylası ve Yılantaş Yaylası üzerinden geçilerek Madur-Polut arasındaki uygun alanda resmi kurumların öncülüğünde daha büyük anma programları düzenlenmeli yahut ziyaretler gerçekleştirilmelidir. Verdiğimiz güzergah üzerinde her bir önemli noktaya bir kilometretaşı misali büyük bayrak direkleri dikilerek bu yola girecek kıymetli yolculara istikamet verilmelidir. Dönüş için ise; yine yoğun harp mıntıkalarından olan "Aşot Yaylası-Boğalı Köyü-Bahçecik Mahallesi" yahut "Alçakdere Yaylası-Alçakdere Köyü ve Aymam" gibi her ikisi de Pazarcık'la birleşen güzergahlar izlenerek Pazarcık'taki doğal güzellikler içerisinde bir soluk alınabilir. Bu doğrultuda, Polut-Madur dağları bölgesindeki şehid kabirleri ve şehidlikler acilen imar edilmeli, bölgede sembolik şehidlikler ve anıtlar yapılarak hazırlıklı olunmalıdır. Yapılacak işin sembolik bir görev değil, yüksek hassasiyet ve mesuliyet işi olduğu asla unutulmamalıdır. Güzergah üzerindeki tüm yerleşim yerlerimize ve buralarda yaşayan insanlarımıza yönelik ciddi kültürel ve ekonomik canlanmaya hatta yöre insanında yaşadığı yere dair daha yoğun sahiplenme yaklaşımlarına yol açacak bu kıymetli yol, uzmanlarından alınacak desteklerle acilen projelendirilmelidir.
ARAKLI'DA İZ BIRAKANLARA VEFA
Araklı'nın toplumsal tarihine biyografi boyutuyla baktığımızda, çok kıymetli şahsiyetlere rastlıyoruz. Bunların bazıları Araklı'ya yüksek tesir etmiş şahsiyetler, bazıları ise Araklı kökenli isimlerdir. Araklı nüfusuna kayıtlı olmadıkları halde Araklı'da yüksek tesir edenlerin başında Hazinedarzade Osman Paşa geliyor. Yani, 1834'te Rize ve Trabzon'daki isyancı ağaları hizaya sokup, Araklı'yı da kuran kudretli Trabzon valisi. Bu ismin yanına, Araklı ve civarındaki Türk kuvvetlerine 1916'da Karadere Cephesinde ve Madur Dağı bölgesinde komuta eden Mareşal Fevzi Çakmak da dahil edilmelidir. Araklı kökenli olan şahsiyetlere baktığımızda ise; 1834'te Araklı Büyük Camii'nin ve etrafındaki otuz dükkanın kurulmasına liderlik edip dolayısıyla Araklı çarşısının temellerinin atılmasına vesile olan ve Büyük Cami'nin bir köşesindeki mütevazı ebedi istirahatgahında bulunan Müftü Furtunzade Hacı Ali Hilmi Efendi, önde gelen manevi bir şahsiyet olarak görülmelidir. Kabri Hürriyet Mahallesi Camii yanında yer alan Araklı Medresesi Müderrisi merhum Şeyh Şaban Efendi, Araklı'nın manevi önderlerinden bir diğeridir. Diğer manevi önder ise, Büyük Cami'nin ilk imamı ve Araklı'nın sosyokültürel hayatında yüksek saygınlığı olan meşayıhtan merhum Hacı İsmail (Çebi) Efendi'dir. Araklı'yı bir dava haline getiren meşhur ve merhum mühendis Ferhat Akyürek Sarımollaoğlu ile yine Araklı'ya büyük yatırımların gelmesi için gayret sarfeden merhum Samsun Milletvekili İlyas Aktaş ise Araklı'ya hizmetleri asla unutulmayacak isimlerdir. Bu şahsiyetler önümüzdeyken, esaslı şekilde durup şu soruları sormamız lazım! Vali Hazinedar Osman Paşa'nın ismi Araklı'da hatırlı bir yeri hak etmiyor mu? Mareşal Fevzi Çakmak'ın adının Araklı'da göz önündeki bir yere verilmesi, Araklı'nın itibarına katkı değil midir? Müftü Furtunzade Hacı Ali Hilmi Efendi'nin adını Büyük Camiye vermenin zamanı gelmemiş midir? Müderrisi olduğu Araklı Medresesinin yıkılmasıyla yerine kurulan Hürriyet Mahallesi Camii'ne, döneminin saygı duyulan ismi Şeyh Şaban Efendi'nin adını vermek bir iade-i itibar değil midir? Araklı'daki merkez Kur'an kurslarından birine Hacı İsmail Efendi'nin adını vermek bir geleneğin ihyası açısından ciddi bir anlam taşımıyor mu? Ömrünü Araklı'ya vakfetmiş bir Araklı aşığı Ferhat Akyürek Sarımollaoğlu'nun adını Araklı-Kaşıkçı yoluna vermek, bu yola insani ve kültürel değer kazandırmaz mı? Merhum İlyas Aktaş'ın ismini, yapımı için büyük gayret sarf ettiği Bereketli'deki yatılı okula vermek kime ne zarar verecektir? Bu ve benzeri evsaftaki isimleri Araklı'ya armağan etmek, tarihle bugünü buluşturma ve barıştırma anlamlarında yüksek kültürel değer taşıyan adımlar olacaktır. Öte yandan, kendi insanına kıymet veren böylesi adımlar; Araklı'ya tarihi bir derinlik, hatırlı bir kültürel kimlik, yüksek bir özgüven kazandıracak, Araklı insanının birbiriyle barışıklığını ve aidiyet duygularını artıracak böylelikle Araklı'yı Trabzon müktesebatı içinde saygı duyulan ve dikkate alınan bir ağırlık merkezi haline getirecektir.
ARAKLI'NIN GÖZBEBEĞİ: KARADERE OVASI
Tarih ve kültüründen bahsederken, Araklı'da büyük bir tarım havzasının varlığı da ifade edilmelidir. Araklı'yı ikiye bölen Karadere nehrinin geçtiği vadinin her iki yakasıyla birlikte, Küçükdere ve Yanbolu vadilerine bakan kesimlerde de ciddi tarım faaliyetinin olduğu görülür. Durum böyle olmakla birlikte, Trabzon'un en büyük alüvyal vadisine sahip ovası Araklı Karadere Ovasıdır. Fakat bu ovanın halihazırdaki durumu nedir? Büyük çoğunluğu boştur, ciddi bir kısmı maalesef sivil yapılaşmaya ve kısmi sanayi tesislerine açılmıştır. Halbuki, içinden geçtiğimiz süreç bize tarımın ne kadar stratejik bir konu olduğunu ciddiyetle ve hatta korkutucu şekilde göstermiştir. Durumun vehametinin farkına varmış mevcut Hükümetin, hazine arazilerini dahi tarıma açma yaklaşımları bu açıdan çok anlamlıdır. Öyleyse Trabzon'un ve Araklı'nın gözbebeği sayılacak Karadere ovasını yüksek bir üretim havzasına çevirecek özel projelere girişmek gerekmez mi? Bilinmelidir ki, Karadere ovası Araklı ekonomisinin geleceğinin sigortasıdır. Bu sebeple, bu muhteşem ova derhal koruma altına alınmalı, yapılaşma dışında tutulmalı, yapılaşma vadinin yamaçlarına kaydırılmalı, toprak yapısı ıslah edilmeli, takviye edilmeli, Karadere'den alınacak su ile sulama sistemi oluşturulmalı, ovadaki mülk sahipleriyle ortak akıl oluşturulup burada meydana getirilecek kooperatifleşme ile tüm Trabzon'un ihtiyacı olan sebze ve meyveler, hem açık alanda hem de sera ortamında sezonluk olarak dahi olsa üretilmelidir. Zira tarım bugün çok stratejik bir konu ve bu konuda erken kalkan yol alacak. İklim değişikliği durumu ise, elimizdeki küçük dahi olsa toprağın ve az da olsa suyun değerini altın etmektedir. Bu sebeplerle gerçekten uyanık olunmalı. Üniversitelerle ve Tarım Bakanlığı'yla irtibat kurulmalı, Karadere'deki muhtemel tarım çabalarıyla ilgili etütler yaptırılmalı, projelendirilmeli, alınacak olumlu desteklerden sonra ciddi kamuoyu oluşturularak; Araklı insanına öncelikle Karadere ovasının bir altın kıymetinde olduğu anlatılmalı, Karadere'deki tarım çabalarıyla büyük bir ekonominin meydana getirileceğine halk ikna edilmeli ve ciddi bir kooperatifleşme doğrultusunda sağlanacak kredilerle burada kontrollü ve fenni şekilde tarım faaliyetine girişilmelidir. Araklı'nın çalışkan insanı motive edilirse, Araklı ovasında gerçekten tüm Trabzon'u doyuracak üretim gerçekleştirebilir. Ben buna inanıyorum. Ovadaki üretim adımlarına paralel olarak Araklı'da bir Ziraat Fakültesi'nin kurulması da mümkün olacaktır. Fakat tüm bu beklentilerin gerçekleşmesi için öncelikle; bir damla suyumuzu boşa harcamayacak ve bir avuç tarım toprağımızı dahi betonla ziyan etmeyecek ciddi bir şuura, bize emanet bu coğrafyayı kirletmeyecek ve evimiz gibi temiz tutacak yüksek vicdana, temiz bir zihin yapısına hatta gelecek nesle bakımlı ve verimli tarım alanları bırakmak gibi bir sorumlu bakış açısına sahip olmamız lüzumludur. Bütün bunlar bir hayal midir? Elbette ki hayaldir. Lakin, ciddi her işe yol açan baş saiklerden birinin samimi hayaller olduğu da akıl sahiplerinin malumudur.