deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler acotr.org bonus veren siteler https://playdotjs.com/ bahis siteleri casino siteleri

 

TRABZON ARAKLI'NIN ALTIN VADİSİ: KARADERE - 1

Yakın zamanlarda Trabzon Araklı'nın Bahçecik ve Erikli mahallelerinde altın madenlerine rastlanması üzerine, bazı insanlarımızda "altına hücum" refleksiyle bir heyecan başladı. Ama ne heyecan! Lakin, Araklı'dan çıkarılacak olsa da bu altın esasen Araklı'da kalmayacak ve doğrudan milli ekonomiye kazandırılacak. Altın, Araklı için kalıcı bir gelir kaynağı değildir anlayacağınız. Araklı'da altının sadece namı kalacaktır bir de altın galerileri. Durum böyleyken bilinmeli ki, Araklı'nın altın kadar kıymetli olan ve geliri her daim Araklı'ya hatta doğrudan Araklı insanına kalacak olan altın özelliğindeki zenginlikleri vardır. İşte bunlardan bir tanesi ve başlıcası Karadere ovasıdır. Karadere ovası ve tarımsal potansiyeli, Araklı için yerin üstündeki "altın"dır. Tüm yapılaşmaya rağmen, Karadere ovasının yapılaşma dışı kalan kısımları halen çok ciddi bir tarımsal değer taşımaktadır. Bu kısımlardaki toprak halen çok kalitelidir. 2015 yılında temeli atılan ve 2019 yılında tamamlanan Araklı Küçük Sanayi Sitesinin TOKİ tarafından yapılması sırasında, inşaatın hafriyat sahasından çıkarılan kaliteli alüvyal toprağı bizzat gören biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Buradaki alüvyal toprak, Karadere'nin yüzlerce yıl içinde aktığı güzergahtan taşıyarak Araklı'ya biriktirdiği çok yüksek verimli ve servet değerindeki toprak demektir. Küresel ısınmanın, buna bağlı iklim değişikliklerinin ve salgınların arttığı bir dünyada, verimli toprak ve temiz su geleceğin altınıdır, en stratejik silahıdır.   Karadere Vadisinin Bir Ünlü Tanığı: Saffet Çebi Uluslararası işadamımız Saffet Çebi Beyefendi, kendisiyle İstanbul'da yaptığım uzun görüşmeler sırasında kayıt altına aldığım hatıralarında, 1950'li yıllarda yani çocukluğundaki Karadere ovasının güzelliğini ve buradaki arazilerin bereketini şu güzel ifadelerle anlatmıştır: "Araklı eski çarşısındaki Dörtyol ağzının batı tarafına doğru olan yani Çavuşoğulları tarafına doğru kalan araziler, mısır tarlasıydı. Tam tersi istikamette yani Karadere'ye doğru ise, 100 metre sonra fındıklık ve tarlalar yer alıyordu. Araklı merkezdeki binaların haricindeki alanlar, fındıklıktı. Fındıklıklar içerisinde incir, elma, armut ağaçları yer alıyordu. Çavuşoğullarına ait arazilerde kavun ve karpuz da yetişiyordu. Araklı'da; Laz Elması, Bal Elması, Demir Elması ve İstanbul Elması gibi çeşitlerde bol elma yetiştirilirdi. Meyva olarak ayrıca; Patlıcan ve Torosan incirleri, Malez Üzümü, Kokulu Üzüm çeşitleri de bulunuyordu. Malez Üzümü'nün hem çekirdeklisi hem de çekirdeksizi yetişiyordu. Her evin muhakkak bir üzüm asması olurdu. Yine Araklı'da, bol hurma ve dut yetişirdi. Kestane toplanırdı. Karadere'de en fazla kestane, Dr. Hilmi Çebi'nin ailesine ait Kadavol girişindeki arazilerdeydi. Karadere, Araklı'nın cennet vadisiydi. Denizden Araklı'ya doğru baktığınızda, Karadere'yi cennet gibi görürdünüz. Denizden Karadere vadisine doğru iki kilometre ilerledikten sonra, sağınız da solunuz da yemyeşil tona bürünürdü. Karadere'nin etrafı çoğunlukla fındıklıktı. Ova kısmında mısır, fasulye, kabak yetişirdi. Karadere'nin Yaragar (Yolgören) tarafında ise çay tarımı yeni yeni başlamıştı. Vadinin ortasından gürültülü bir dere akıyordu. Derenin içi alabalık doluydu. Özellikle Dağbaşı'ndan sonra, her taraftan gelen suların çokluğu nedeniyle alabalık bollaşırdı. Dağbaşı'ndan yaylalara kadar bolca alabalık yakalanırdı. Hatta sel olduğu zamanlarda alabalıklar dere dışına vururdu. Tenekelerle alabalık toplanırdı. Balıkların her biri bir kişiyi doyuracak büyüklükteydi. Karadere'deki alabalık yanında, vadi bir kuş cenneti gibiydi. Yaban hayatının diğer canlıları da boldu. Karadere'nin kuşu ve balığı gibi, insanı da farklıydı. Dere bölgesinin insanı bozulmamış ve çok mütevazı kimlikle yaşıyordu. Yalan, yanlış nedir bilmezlerdi. Küçük Cami'den Karadere istikametine doğru olan araziler tamamen boştu. Çarşı'dan Kaşıkçı istikametine doğru ise ciddi bir yerleşim emaresi göremezdiniz. Karadere ovasında sadece birkaç ev, bir değirmen ve birkaç dükkan yer alırdı. Karadere vadisindeki arazilerimizden 200 teneke mısır alırdık. O da yarılıktan. Mısır, insanlar dışında atlar için de önemli bir yiyecek maddesiydi. Halk, ekmeğini daha çok mısır unundan yapardı". Saffet Bey'in bu cümlelerindeki "Cennet Karadere" tasvirini, bugünkü Karadere ovasının fotograflarında aramaya kalktığınızda, nerede "Araklı'nın Cennet Karadere Ovası?" diye sorabilirsiniz.. Çünkü o cennet Karadere vadisi uzun bir süreden beri popülist yaklaşımlarla ve kontrolsüzce betonlaştırılmıştır. Cennet vadi büyük oranda yoktur artık. Lakin, kalan kısımların acilen kurtarılması hatta Karadere vadisine, tabiata saygı gereği bir iade-i itibar yapılması gerekmektedir.   Karadere Vadisinin Stratejik Önemi Araklı, Karadere vadisiyle Trabzon'un ilçeleri arasında en kıymetli alüvyon özellikli tarımsal alana sahip bir ilçedir. Ovayı meydana getiren Karadere, Kemer Dağları’nın eteklerinden doğar. Trabzon’un en uzun akarsuyu da olan Karadere’nin uzunluğu 69 kilometredir. Karadere Vadisi, Trabzon merkezdeki Değirmendere'den sonra Trabzon'un ikinci büyük vadisidir. Eski ova denilebilecek mansap kısmı 190 hektar, şehrin güneyinde kalan kısım ise 39 hektar yani 390 dekardır. Karadere nehri ve Karadere Vadisi tarihi bir özellik taşımakla birlikte, önemli biyolojik çeşitliliğe de sahiptir. Mesela Karadere, nesli tükenmekte olan Karadeniz Alabalığı'nın üremek için tercih ettiği akarsulardandır. Ama, Karadere'nin DSİ tarafından 2015 yılındaki ıslahı sırasında yapılan dere içi beton setlerle bu balığın nehir boyunca olan hareketliliği ve yaşam alanı çok kısıtlanmıştır.   Karadere ovasının bugünkü Araklı Hastanesinin karşı kesiminde kalan kısmı, Karadere'nin vadi özelliğini en net şekilde ifade eden ve yapılaşma istilasına uğramamış son geniş düzlük, hem ova hem de akiferdir yani yer altı su deposudur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bilgilerine göre Karadere Çayı Akiferi; Araklı ilçesinin doğusundan denize dökülen Karadere çayının mansap bölümünde oluşmuş olan kil, silt, kum, çakıl, blok karmaşığından meydana gelen alüvyon akifer özelliğindedir. Hatta Araklı kasabasının su ihtiyacının karşılanması için, İller Bankası tarafından açılan ve Araklı'nın su ihtiyacını karşılayan 6 adet su sondaj kuyusu bu mıntıkada faaliyettedir. Görüleceği üzere Karadere ovası sadece tarihi bir tarım alanı değildir. Allah esirgesin, bir savaş durumunda düşmanın ilk saldıracağı yerlerden birinin su kaynakları olduğu düşünüldüğünde, böyle durumlarda milletimizin kullanacağı su rezervlerinin, akiferler olacağı ifade edilmektedir. Yani vadinin bu kısmı, milli güvenlikle de ilgilidir. Karadere ovasının yapılaşmayla işgal edilen yerleri dışında kalan ve halen ova özelliği taşıyan kısımlarını değerlendirirken bu özelliği asla unutmamak gerekir. Bir taraftan da, bu kesimde meydana getirilecek muhtemel yapıların, hem alttan su almaları hem de ovanın deniz seviyesinin altına inen kısımlarındaki suyun tuzlu olması nedeniyle, bina temellerinin korozyona uğraması gibi karşı karşıya kalacakları riskler söz konusudur. Dolayısıyla bu alanda yapılaşma olmaması, hem sulak alanlar hem de burada inşa edilecek muhtemel yapılar için faydalı bir adım olacaktır. Akifer alanlarında meydana getirilecek yapılaşmaların ve bu mıntıkalara dökülen ve dökülecek vahşi atıkların, yer altı sularına, dolayısıyla insan ve çevre sağlığına vereceği zararlar yanında, Araklı'nın iç ve yüksek kesimlerinde başlayan madencilik faaliyetleri sırasındaki muhtemel bir kimyasal sızıntının süzülerek gelip toplanacağı yer de yine Karadere akifer alanıdır. Araklı insanı, hem tarımında hem de içme suyunda bu defa ağır metalli sular kullanmak durumunda kalacağı gibi, denizdeki canlılar da ağır metallerle beslenecektir. Sonra da ağır metallerle doymuş balıklar, Araklı insanını sağlıkla besleyecek! Tıpkı Trabzon Değirmendere vadisinde olduğu gibi... Esasen bir akifer sahası olan ve yine su kaynağı özelliği dolayısıyla milli güvenliğimiz açısından kritik önem taşıyan Değirmendere vadisinin fabrikalaşma sonrasında getirildiği durum ortadadır. Merak edenler hiç beklemeden gidip, berrak akması gereken suyun yerine ne renk bir suyun aktığını ve tarihi Değirmendere vadisinin neye dönüştüğünü görebilirler. Yine merak edenler, Karadere'nin de sanayi tesisleriyle doldurulması durumunda nehrin ne renk akacağını ve çevrenin neye dönüşebileceğini tahmin edebilirler! Onun için, kritik önem taşıyan Akifer alanlarını korumak bir milli ve toplumsal hassasiyettir. Bununla birlikte memleketimizde en uygun alanlarda ve çevreyle en uyumlu şekilde sanayi tesisleri kurmak da gereklidir elbette. Mesela Akçaabat Şinik, Vakfıkebir Mısırlı, Beşikdüzü Komşuoğlu mevkilerinde kurulan ama tarım alanları ve yerleşim yerleri dışında kalan organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi. Devamı yarın..
Ekleme Tarihi: 27 Haziran 2021 - Pazar

TRABZON ARAKLI'NIN ALTIN VADİSİ: KARADERE - 1

Yakın zamanlarda Trabzon Araklı'nın Bahçecik ve Erikli mahallelerinde altın madenlerine rastlanması üzerine, bazı insanlarımızda "altına hücum" refleksiyle bir heyecan başladı. Ama ne heyecan! Lakin, Araklı'dan çıkarılacak olsa da bu altın esasen Araklı'da kalmayacak ve doğrudan milli ekonomiye kazandırılacak. Altın, Araklı için kalıcı bir gelir kaynağı değildir anlayacağınız. Araklı'da altının sadece namı kalacaktır bir de altın galerileri. Durum böyleyken bilinmeli ki, Araklı'nın altın kadar kıymetli olan ve geliri her daim Araklı'ya hatta doğrudan Araklı insanına kalacak olan altın özelliğindeki zenginlikleri vardır. İşte bunlardan bir tanesi ve başlıcası Karadere ovasıdır. Karadere ovası ve tarımsal potansiyeli, Araklı için yerin üstündeki "altın"dır. Tüm yapılaşmaya rağmen, Karadere ovasının yapılaşma dışı kalan kısımları halen çok ciddi bir tarımsal değer taşımaktadır. Bu kısımlardaki toprak halen çok kalitelidir. 2015 yılında temeli atılan ve 2019 yılında tamamlanan Araklı Küçük Sanayi Sitesinin TOKİ tarafından yapılması sırasında, inşaatın hafriyat sahasından çıkarılan kaliteli alüvyal toprağı bizzat gören biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Buradaki alüvyal toprak, Karadere'nin yüzlerce yıl içinde aktığı güzergahtan taşıyarak Araklı'ya biriktirdiği çok yüksek verimli ve servet değerindeki toprak demektir. Küresel ısınmanın, buna bağlı iklim değişikliklerinin ve salgınların arttığı bir dünyada, verimli toprak ve temiz su geleceğin altınıdır, en stratejik silahıdır.

 

Karadere Vadisinin Bir Ünlü Tanığı: Saffet Çebi

Uluslararası işadamımız Saffet Çebi Beyefendi, kendisiyle İstanbul'da yaptığım uzun görüşmeler sırasında kayıt altına aldığım hatıralarında, 1950'li yıllarda yani çocukluğundaki Karadere ovasının güzelliğini ve buradaki arazilerin bereketini şu güzel ifadelerle anlatmıştır: "Araklı eski çarşısındaki Dörtyol ağzının batı tarafına doğru olan yani Çavuşoğulları tarafına doğru kalan araziler, mısır tarlasıydı. Tam tersi istikamette yani Karadere'ye doğru ise, 100 metre sonra fındıklık ve tarlalar yer alıyordu. Araklı merkezdeki binaların haricindeki alanlar, fındıklıktı. Fındıklıklar içerisinde incir, elma, armut ağaçları yer alıyordu. Çavuşoğullarına ait arazilerde kavun ve karpuz da yetişiyordu. Araklı'da; Laz Elması, Bal Elması, Demir Elması ve İstanbul Elması gibi çeşitlerde bol elma yetiştirilirdi. Meyva olarak ayrıca; Patlıcan ve Torosan incirleri, Malez Üzümü, Kokulu Üzüm çeşitleri de bulunuyordu. Malez Üzümü'nün hem çekirdeklisi hem de çekirdeksizi yetişiyordu. Her evin muhakkak bir üzüm asması olurdu. Yine Araklı'da, bol hurma ve dut yetişirdi. Kestane toplanırdı. Karadere'de en fazla kestane, Dr. Hilmi Çebi'nin ailesine ait Kadavol girişindeki arazilerdeydi. Karadere, Araklı'nın cennet vadisiydi. Denizden Araklı'ya doğru baktığınızda, Karadere'yi cennet gibi görürdünüz. Denizden Karadere vadisine doğru iki kilometre ilerledikten sonra, sağınız da solunuz da yemyeşil tona bürünürdü. Karadere'nin etrafı çoğunlukla fındıklıktı. Ova kısmında mısır, fasulye, kabak yetişirdi. Karadere'nin Yaragar (Yolgören) tarafında ise çay tarımı yeni yeni başlamıştı. Vadinin ortasından gürültülü bir dere akıyordu. Derenin içi alabalık doluydu. Özellikle Dağbaşı'ndan sonra, her taraftan gelen suların çokluğu nedeniyle alabalık bollaşırdı. Dağbaşı'ndan yaylalara kadar bolca alabalık yakalanırdı. Hatta sel olduğu zamanlarda alabalıklar dere dışına vururdu. Tenekelerle alabalık toplanırdı. Balıkların her biri bir kişiyi doyuracak büyüklükteydi. Karadere'deki alabalık yanında, vadi bir kuş cenneti gibiydi. Yaban hayatının diğer canlıları da boldu. Karadere'nin kuşu ve balığı gibi, insanı da farklıydı. Dere bölgesinin insanı bozulmamış ve çok mütevazı kimlikle yaşıyordu. Yalan, yanlış nedir bilmezlerdi. Küçük Cami'den Karadere istikametine doğru olan araziler tamamen boştu. Çarşı'dan Kaşıkçı istikametine doğru ise ciddi bir yerleşim emaresi göremezdiniz. Karadere ovasında sadece birkaç ev, bir değirmen ve birkaç dükkan yer alırdı. Karadere vadisindeki arazilerimizden 200 teneke mısır alırdık. O da yarılıktan. Mısır, insanlar dışında atlar için de önemli bir yiyecek maddesiydi. Halk, ekmeğini daha çok mısır unundan yapardı". Saffet Bey'in bu cümlelerindeki "Cennet Karadere" tasvirini, bugünkü Karadere ovasının fotograflarında aramaya kalktığınızda, nerede "Araklı'nın Cennet Karadere Ovası?" diye sorabilirsiniz.. Çünkü o cennet Karadere vadisi uzun bir süreden beri popülist yaklaşımlarla ve kontrolsüzce betonlaştırılmıştır. Cennet vadi büyük oranda yoktur artık. Lakin, kalan kısımların acilen kurtarılması hatta Karadere vadisine, tabiata saygı gereği bir iade-i itibar yapılması gerekmektedir.

 

Karadere Vadisinin Stratejik Önemi

Araklı, Karadere vadisiyle Trabzon'un ilçeleri arasında en kıymetli alüvyon özellikli tarımsal alana sahip bir ilçedir. Ovayı meydana getiren Karadere, Kemer Dağları’nın eteklerinden doğar. Trabzon’un en uzun akarsuyu da olan Karadere’nin uzunluğu 69 kilometredir. Karadere Vadisi, Trabzon merkezdeki Değirmendere'den sonra Trabzon'un ikinci büyük vadisidir. Eski ova denilebilecek mansap kısmı 190 hektar, şehrin güneyinde kalan kısım ise 39 hektar yani 390 dekardır. Karadere nehri ve Karadere Vadisi tarihi bir özellik taşımakla birlikte, önemli biyolojik çeşitliliğe de sahiptir. Mesela Karadere, nesli tükenmekte olan Karadeniz Alabalığı'nın üremek için tercih ettiği akarsulardandır. Ama, Karadere'nin DSİ tarafından 2015 yılındaki ıslahı sırasında yapılan dere içi beton setlerle bu balığın nehir boyunca olan hareketliliği ve yaşam alanı çok kısıtlanmıştır.

 

Karadere ovasının bugünkü Araklı Hastanesinin karşı kesiminde kalan kısmı, Karadere'nin vadi özelliğini en net şekilde ifade eden ve yapılaşma istilasına uğramamış son geniş düzlük, hem ova hem de akiferdir yani yer altı su deposudur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bilgilerine göre Karadere Çayı Akiferi; Araklı ilçesinin doğusundan denize dökülen Karadere çayının mansap bölümünde oluşmuş olan kil, silt, kum, çakıl, blok karmaşığından meydana gelen alüvyon akifer özelliğindedir. Hatta Araklı kasabasının su ihtiyacının karşılanması için, İller Bankası tarafından açılan ve Araklı'nın su ihtiyacını karşılayan 6 adet su sondaj kuyusu bu mıntıkada faaliyettedir. Görüleceği üzere Karadere ovası sadece tarihi bir tarım alanı değildir. Allah esirgesin, bir savaş durumunda düşmanın ilk saldıracağı yerlerden birinin su kaynakları olduğu düşünüldüğünde, böyle durumlarda milletimizin kullanacağı su rezervlerinin, akiferler olacağı ifade edilmektedir. Yani vadinin bu kısmı, milli güvenlikle de ilgilidir. Karadere ovasının yapılaşmayla işgal edilen yerleri dışında kalan ve halen ova özelliği taşıyan kısımlarını değerlendirirken bu özelliği asla unutmamak gerekir. Bir taraftan da, bu kesimde meydana getirilecek muhtemel yapıların, hem alttan su almaları hem de ovanın deniz seviyesinin altına inen kısımlarındaki suyun tuzlu olması nedeniyle, bina temellerinin korozyona uğraması gibi karşı karşıya kalacakları riskler söz konusudur. Dolayısıyla bu alanda yapılaşma olmaması, hem sulak alanlar hem de burada inşa edilecek muhtemel yapılar için faydalı bir adım olacaktır. Akifer alanlarında meydana getirilecek yapılaşmaların ve bu mıntıkalara dökülen ve dökülecek vahşi atıkların, yer altı sularına, dolayısıyla insan ve çevre sağlığına vereceği zararlar yanında, Araklı'nın iç ve yüksek kesimlerinde başlayan madencilik faaliyetleri sırasındaki muhtemel bir kimyasal sızıntının süzülerek gelip toplanacağı yer de yine Karadere akifer alanıdır. Araklı insanı, hem tarımında hem de içme suyunda bu defa ağır metalli sular kullanmak durumunda kalacağı gibi, denizdeki canlılar da ağır metallerle beslenecektir. Sonra da ağır metallerle doymuş balıklar, Araklı insanını sağlıkla besleyecek! Tıpkı Trabzon Değirmendere vadisinde olduğu gibi... Esasen bir akifer sahası olan ve yine su kaynağı özelliği dolayısıyla milli güvenliğimiz açısından kritik önem taşıyan Değirmendere vadisinin fabrikalaşma sonrasında getirildiği durum ortadadır. Merak edenler hiç beklemeden gidip, berrak akması gereken suyun yerine ne renk bir suyun aktığını ve tarihi Değirmendere vadisinin neye dönüştüğünü görebilirler. Yine merak edenler, Karadere'nin de sanayi tesisleriyle doldurulması durumunda nehrin ne renk akacağını ve çevrenin neye dönüşebileceğini tahmin edebilirler! Onun için, kritik önem taşıyan Akifer alanlarını korumak bir milli ve toplumsal hassasiyettir. Bununla birlikte memleketimizde en uygun alanlarda ve çevreyle en uyumlu şekilde sanayi tesisleri kurmak da gereklidir elbette. Mesela Akçaabat Şinik, Vakfıkebir Mısırlı, Beşikdüzü Komşuoğlu mevkilerinde kurulan ama tarım alanları ve yerleşim yerleri dışında kalan organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi.

Devamı yarın..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve araklimanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.