"Tarihimizin ve kültürümüzün önemli kaynaklarından biri, tarihi kitabelerimizdir. Kitabelerimizin içeriğini ise yapı kitabelerimiz ve mezar kitabelerimiz oluşturur. Yapı kitabelerimiz bir yapının, mezar kitabelerimiz ise bir mevtanın kimliği olmakla birlikte, bu kitabeler toplumsal ve kültürel yapımız için tapu hükmündedir. Kitabelerimiz, tarih ve toplum araştırmaları için hatta biyografi ve monografi çalışmaları için de vazgeçilmez kaynaklardır. Hatta kitabeler tarihçilikte ana kaynak hükmündedir. Kitabelerimiz bir taraftan da; bulunduğumuz coğrafyadaki kimlik belgelerimiz, varlığımızı ispat eden kayıtlarımız, sanat anlayışımızı, bu anlayışı ortaya koyan sanat eserlerimiz, birer heykeltraşlık nümunelerimiz, el zanaatı ürünlerimiz, ölü dahi olsa insana verdiğimiz kıymeti ifade eden kültürel ögelerimiz ve edebiyatımıza ışık tutan örneklerimizdir.
Mezar taşlarının çok önemli birer tarihi tapu olduğunu göstermesi bakımından, Milli Mücadele yıllarında Erzurum'da yaşanan çok önemli bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. Başkanlığını Amerikalı General Harbord'un yaptığı bir Amerikan heyeti Doğu Anadolu'nun Ermenistan’a bağlanması (!) ile ilgili durumu incelemek üzere 1919 yazında Erzurum’a gelmiştir. Belediye Reisi Zakir Bey bir ara söze karışır ve tercümana, "Dilmaç, sen beyleri bırak da bana bak. Onlar alim kişilerdir. Sen, benim söylediklerimi generale anlat" der. Makamındayken tercümanı ovaya bakan pencerenin önüne götürür. General Harbord da ne olduğunu anlamadan pencerenin önüne gelir. Zakir Bey, eliyle şehrin kuzeyindeki Gez Mahallesi ve Kavak mezarlıklarını göstererek, "Şu geniş taşlıkları görüyor musun? İşte bunlar Türk mezarlıklarıdır. Şehrin öbür yanlarında daha bunun on misli mezarlıklarımız var. Şimdi iyice bak. Şurada da etrafı duvarla çevrilmiş küçük bir mezarlık var. O da Ermeni mezarlığıdır. Şimdi Ermenilerin mi, Türklerin mi çok olduğunu anladın mı?" der. "Bu keratalar ölülerini yimediler ya" cümlesini de sözüne katarak, "şimdi bunları generale anlat" deyip pencerenin önünden çekilir. Tercüman hem güler hem de konuşmayı generale anlatır. Sözün sonunda general gülerek Erzurumlulara döner ve "İzahlarınıza çok teşekkür ederim. Fakat bu zatın sözleri beni daha çok aydınlattı" der. Heyet ertesi gün Kars’a hareket eder. Kolorduca sınıra kadar generali geçirmeye memur edilen Türk subay, dönüşünde generalin Erzurum’da gördüğü facia bakiyesinden çok müteessir olduğunu ve sınırda Ermeni subaylarının ellerini sıkmadığını anlatır. Aslında bu hatıra, bir belediye başkanının Erzurum'daki tarihi Müslüman varlığını mezar kitabeleri üzerinden yabancı gözlemcilere net bir şekilde kabul ettirmesinin çok muazzam bir örneğidir. Mezar kitabeleriniz ne kadar eski ise orada o kadar eskisiniz demektir. İşte biz tarihçiler bu ve benzeri sebeplerle kitabelere varlığımızın tapusu diyoruz. Bu tapulara verilecek her türlü zararın, mevcudiyetimize vurulan darbeler olduğunu düşünüyoruz. Yaşadığımız toprakların tescili açısından aynı zamanda kritik ve stratejik önem taşıyan kitabelerin, bu nedenlerle yüksek bir hissiyat ve hassasiyetle korunmaları gerektiğini savunuyoruz.
Araklı Kitabelerinin Önemi ve Özellikleri
Kitabelerin kültür tarihimizde taşıdığı değeri, Araklı ölçeğinde de görmek mümkündür. Bir çoğunun kaybolması, tahrip olması ve hatta aşırılmasına rağmen Araklı'da ciddi bir kitabe varlığına şahit olunmaktadır. Yaptığımız uzun süreli araştırmalarda gördük ki, daha çok sahile yakın yerleşim yerlerinde kitabelerin yoğunluğuna rastlansa da, Araklı merkezine uzak bazı yerlerde dahi çok ciddi kitabe örnekleri bulunmaktadır. Hatta kitabelerin zengin çeşitlerine yayla dediğimiz Araklı kırsalında dahi rastlamak mümkündür. Pek çok yayla yerleşimi, nefis Araklı kitabelerini barındırmaktadır. Bu kitabelerin bulunduğu yerlerin önemle ve özenle korunmaları gerekmektedir. Kitabelere bir zarar gelmemesi için kurumlara olduğu gibi vatandaşlara da bir kültürel vazife düşmektedir. Bütün vatandaşlarımız bu kitabelere bir tapu şuuruyla bakmalı ve kitabeler konusunda titizlik göstermelidir. Araklı ilçesinin hemen hemen tüm köylerinde Osmanlı döneminden kalma kitabelere rastlanmakla birlikte, en yoğun kitabeler ise Hürriyet Mahallesi, Sırayaragar Mezarlığı, Marzuba, Pervane, Tul ve Vizera mezarlıklarında görülmektedir. Bu mezarlıklarda özellikle Çavuşoğlu, Çebi, Suiçmez, Bacıoğlu, Alioğlu gibi eşraf ailelere ait mermerden yapılı erkek ve kadın mezar taşlarına rastlanmaktadır. Taşların bazıları 1700'lü yıllara kadar gitmektedir. Mermer mezar taşları yanında yoğun olarak Pirgi taşından yapılan ve kısmen Çaykara taşından yapılan kitabeler bulunur. Mermer kitabelerin çoğunluğu İstanbul menşeli olmakla birlikte, Pirgi taşından yapılan kitabeler Pirgi'deki (şimdiki Taşönü) taş ustaları tarafından yapılmıştır. Bu zanaat Araklı'da 1980'li yıllara kadar yaşatılmıştır. Taşın kaynağı ise, bugün maalesef çöplük yapılmaya çalışılan Pirgi'deki tarihi taş ocaklarıdır.
Araklı'daki İslam Kitabelerine Yönelik Menfilikler
Araklı'daki Türk-İslam eseri hükmünde olan mezar kitabelerinin başına gelen en sıkıntılı konu, taşların kasıtlı bir şekilde cehalet tarafından tahrip edilmesidir. Mezar kitabelerine kasıtlı bir şekilde zarar verilmesine neden olan ilk adım, definecilerin kabristanlardaki define arama yaklaşımlarıyla atılıyor. Kabirler ve kabirlerde bulunan tarihi mezar kitabeleri bu yaklaşımdan büyük zarar görmektedir. Araştırma yaptığımız kabristanlarda rastladığımız bazı tahribatlar, vicdanları yaralayacak durumdadır. Bir diğer zarar verici yaklaşım, eski mezar kitabelerini kaldırıp yerine bugünkü alfabe ile mezar taşı dikme davranışıdır. Bu değiştirmeler sırasında çok sayıda tarihi mezar kitabesi maalesef kaybolmuştur ve kaybolmaktadır. Öyle ki, bazı vatandaşlarımız, yeni mezar kitabelerini dikerken eski kitabeleri ya evlerin ahırlarına taşımakta, ya mezarların içine gömmekte yahut mezarlıklarda öteye beriye bırakmaktadır. Mezarları koruma amaçlı etrafını betonla çevirme durumlarında bazı tarihi kitabeler derin bir şekilde beton içine gömülmekte ve kitabelerin bazı kısımları bu şekilde okunamaz hale getirilmektedir. İşin en tehlikeli ve dramatik boyutu ise, mezar taşlarını sağ ve sol kısımlarından kırarak ve buralardan elde edilen kırıkları öğütüp suya karıştırıp içerek şifa bulma adımları ile ilgilidir. Özellikle muskacı yaklaşımların, bu zararlı ve hatta sağlık açısından da çok tehlikeli davranışa yol açtıkları ifade edilmektedir. Kitabelerin zarar görmesine sebep olan diğer bir konu ise, kitabelerin yağlı boyalarla boyatılmasıdır. Kitabelerin yazıları üzerinden yağlı boya ile geçilmesi, taşların okunmalarına geri dönülemez şekilde zararlar verebilmektedir. Kültürümüzün temel taşlarından olan kitabelerimize zarar verici bu durumlara yol açan temel sebep ise, maalesef toplumsal bilinçteki yetersizlikler ve tarihi mirasa sahip çıkma noktasındaki acziyettir. Kültürümüze böylesi zarar verici davranışlar, bir taraftan da toplumsal eğitim noktasındaki sıkıntılarımızı ve menfi vaziyeti tüm çıplaklığı ile yüzümüze vurmaktadır.
Atılması Gereken Adımlar
Tarihi mezar kitabelerimizin başına gelecek her türlü olumsuzluk, bu coğrafyadaki varlığımızın ve köklerimizin ifadesini zorlaştırma yanında, gelecek nesillerin aidiyet duygularında, toplumsal kimliğin izahında ve kimliğe sahip çıkma noktalarında derin boşluklar oluşturacaktır. Bu sebeple, Araklı'daki tüm kitabelerin ivedilikle tescillenmesi gerekmektedir. Yine bu konuda ilgili kurumların Araklı'daki kurumlarla hususen görüşerek, memurları ve halkı bilinçlendirici yaklaşımlar sergilemesi bir mecburiyettir. Hatta tarihi camilerde görev yapan personele ve mahalli idarecilere, sanat tarihi uzmanlarınca seminerler verdirilmesi, tarihi hazirelere (cami mezarlıklarına) yönelik yüksek koruma yaklaşımları geliştiren personelin ödüllendirilmesi gerekmektedir. Camilerde ve okullarda kitabelerin önemine dair sürekli hatırlatmalarda bulunulmalıdır. Tüm bu gerekçelerle, Araklı'daki tarihi kabristanları sürekli kontrol edecek bir kamera sisteminin kurulması, imamlardan ve muhtarlardan mütemadiyen kitabelere dair yıllık olarak tutulacak tespit tutanaklarının istenmesi gerekmektedir. İl Kültür Müdürlükleri, Vakıflar Bölge Müdürlükleri, İl Müftülükleri, İlçe Kaymakamlıkları ile Jandarma ve Emniyetin ortaklaşa marifetiyle yapılacak çalışmalarla İl Kültür Müdürlükleri bünyesinde dijital bir kültür arşivi oluşturulmalı, her kurum kendisini doğrudan ilgilendiren yaklaşımlar doğrultusunda tüm Araklı kitabelerini hatta tüm Trabzon kitabelerini sürekli olarak kontrol altında tutulmalıdır. İl yöneticilerinin rutin yaptığı toplantılarda bu kültür zenginliği hakkındaki yıllık tespitlerin konuşulacağı mecburi bir gündem maddesi oluşturulmalıdır. Bunun için tespit edilen kitabelerin evvela temizlenmesine ve akabinde okunmalarının kolaylaştırılmasına yönelik işlemlere başlanmalı, kitabelerin saklanması için profesyonel fotografçılara çekimler yaptırılmalı ve bu fotograflar hem arşivlenme hem de araştırmacılara sunulma anlamında dijital olarak dosyalanmalıdır. Kitabelerin bulunduğu hazirelerde kitabelerin bugünkü alfabe ile yazılmış plakaları kitabelere zarar vermeyecek şekilde tarihi kitabelere asılmalı, bu şekilde hem kuşaklar arasında bağlantı kurulmalı, hem kültürümüzün temel taşlarından olan kitabelerimizin yerli ve yabancı turistlerin dikkatine sunulmasına yönelik adım atılmalıdır. Yine, tarihi mezar taşlarının yer aldığı kabristanların ilgili kurumlarca muhakkak surette bakımlı ve temiz tutulması gerekmektedir. Araştırma yaptığım süre içerisinde çoğu kabristanın insan boyu otla kaplı olduğunu, dikenlerin ve sarmaşıkların tarihi mezar taşlarını tamamen sardığını üzülerek gördüğümü belirtmeliyim. Dikenlerin yakılarak ortadan kaldırılması ve motorlarla ot biçilmesi sıralarında taşlara zarar verilmesine ise ayrıca engel olunmalıdır. Tüm bu ifadelerle birlikte, atılacak kalıcı ve samimi adımlarla kitabelerimizin evvela muhafaza altına alınmasına, konunun kamuoyunun sürekli dikkatinde tutulmasına ve bir kültür turizminin öznesi olmalarına kapı aralanmalıdır".