Ve geldi Ruhumuzu dinlendirecek Zihnimizi arındıracak Şuurumuzda biriken tüm bulanıklığı Temizleyecek 0lan, On bir ayın Sultanı Şehr-i Ramazan Çok şükür, bin şükür kavuşturana.
Binlerce çiçek var, ama gül başka. Milyonlarca insan var, ama dost başka. Milyarlarca Ay var, ama bu ay başka, Ramazan ayının gelişi sizlere ve sevdiklerinize mutluluklar getirsin…
Allah”ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kabriniz nur dolsun, makamınız Firdevs, bu ay edeceğiniz tüm dualarınız kabul olsun.
Evet değerli okurlarım oruç ayı her müslümanın imanını tazelediği mübarek aydır.
Oruç her Müslüman’ın iman ayıdır
Oruç; Elimizi önce vicdanımıza sonra da hayır için cebimize götüren infak baharı.
Oruç; Dünyanın albenisin de yitirdiğimiz benliğimizi kimsesizleri hatırlamakta bulduğumuz vuslat zamanı.
Oruç; Sayılı günlerin sayısız güzelliklerin ibadeti.
Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık olabilir, fakat oruç başkadır. Çünkü oruç benim içindir ve onun ecrini ben vereceğim.
Eğer ibadet bir kuş olsaydı, şüphesiz ki onun kanatları oruç ile namaz olurdu. (Yahya bin Muaz)
Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem buyuruyorlar: “Kim Ramazan orucunu, farz olduğuna inanarak ve sevabını Allah’tan isteyerek, gönül hoşluğu ve tam bir ihlâs ile tutarsa geçmiş küçük günahları bağışlanır.” (Buhârî, Kiiâbu’l- imân) Oruç Şefaat Edecektir.
Birde Çanakkale savaşında yaşanmış bir menkıbeden söz edelim…
Hacı Baba evde tesadüfen bulduğu Osmanlıca yazılmış anı defterini okuyunca göz yaşlarına boğulur. Ev halkını masanın etrafında toplayıp onlara da okur. Hacı Baba okudukça, masanın etrafındakilerin gözyaşları sel olur.
"Benim güzel kızım, evvela gözlerinden öperim. Bugün Temmuz ayının 14'üdür. Ramazan-ı Şerif'in ikinci günü. Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Efendi, fetva yayınlamış derler de, Çanakkale cephesinde harp eden askerin oruç tutmamasına ruhsat vardır. Lakin benim içim rahat etmedi. Gece nöbette, siperin önünde iki kök çiriş buldum. Allah'ın hikmeti, nasıl kalmış ise onca harabatın içinde... Onunla sahurumu yaptım, lakin kimseye söylemedim. Bütün gün yeni siperler kazmakla iştigal ettik. Bir kerecik bile susamadım. İftara doğru düşman, taarruzu arttırdı. İçimden 'İftar etmeye fırsat kalmayacak' diye geçti. Sonra komutanın emriyle bütün atışlar birdenbire durdu. Siperlerden birinden bir asker çıktı. Düşman taarruzuna aldırmadan 'Allah-u ekber' diye akşam ezanını okumaya başladı. Yanıma döndüm, elden ele dolaşan mataralar vardı. Bir yudum içen, yanındakine veriyor. En son bana geldi. Dudaklarım titredi. Ben de diyordum ki, bir tek baban oruçludur. Lakin bütün bölük oruçluymuş. İçime bir ateş düştü o an. Ben o iki çirişi yedim ya, bunca insan sahursuzken ben onları nasıl yedim? Ben şimdi gardaşlarımın hakkını nasıl öderim? Ezurumlu'nun, Darendeli'nin, iftarını yapmadan şehit düşen Yeniceli'nin hakkını nasıl öderim?" Masadaki herkes gözyaşı dökerken, Hacı Baba konuşmaya devam eder;
"Defteri nereden buldunuz bilmiyorum ama eğer sahibi yoksa, bunu herkesin görmesini isterim. İftarını, sahurunu yaptığımız Ramazan'ların kıymetini bilelim..."
Ramazan'ın ruhu bundan daha iyi nasıl anlatılır bilmem ama bildiğim bir şey var:
Bizim önce 'Çanakkale ruhuna' niyet etmemiz lazım!
umitcebi@hotmail.com